28 Kasım 2015 Cumartesi

Öfkeli Gençler ve TERÖRİZM

        Çoğumuz Kemal Sunal'ın başrol oynadığı Kibar Feyzo filmini izlemişizdir. Sevdiğine kavuşmak isteyen ama kavuşamayan bir gencin köyün ağası ile mücadelesini anlatır. Ağa'ya başkaldıran, bunun için etrafını örgütleyen en sonunda da Ağa'yı öldüren bu genci hemen hemen herkes sevmiş ve taraf olmuştur. Aslında buradaki Ağa, dönemin sistemini temsil etmesine rağmen. Filmin sonunda gencin mahkemenin sonunda Hakime ve Halka sorduğu "Suç Kimde" sorusu herkesin belleğine kazınmıştır.
        11 Eylül de ABD de Dünya Ticaret Merkezi kulelerine yapılan saldırı sonrası, bu eylem ulus devletlerin sonunu getirecek, hiç bir ülke kendi sınırları içinde güvende olmayacak. Sınır diye bişey kalmayacak demiştim. Zaman bunu gösterdi. İlerleyen zamanda bunu daha fazla yaşayacağız.
        Yeryüzünde bir adil olanlar var birde adalet aradığını söyleyenler. Bunun anlamı şu; Demek ki, yeryüzünde gerçek bir adalet yok. Dünyaca konulmuş ve kabul görmüş hukuk kuralları yeterli değil. Adaletin olmadığı bir dünyada ise hiç kimse güvende değil.
        Terörün nedenlerinin olmadığını düşünenlerdenim. Sadece terörün bahaneleri olabilir. En geçerli bahane ise sınıf sorunu. Kabul edilmeme, hor görülme, kötü yaşam koşulları, özgürlük alanlarının daraltılması, değerlere saygısızlık gibi düşünceler besleyen bir sınıfın mevcudiyeti. Bu sınıf sorununa tüm dünya ülkeleri ve entellektüelleri çözüm bulmak zorunda.
        Terör bu sınıf sorununu iki büyük düşünce sistemi üzerinden örgütlemekte. İlki inançlar üzerinden, diğeri ise ırklar üzerinden.
        Dünya üzerinde terör örgütü olarak kabul edilmiş en fazla inanç üzerinden örgütlenen terör grupları, üzülerek söylüyorum ki benimde müntesibi bulunduğum İslam inancı bahanesi ile örgütlenenler. Bunun nedenleri İslam coğrafyasının bilim, sanat ve ticarette dünyanın gerisinde kalması. İnanç ve bilim arasındaki dengenin tutturulamaması. Eğitimde başarısızlık. Kişi hak ve özgürlüklerinde yetersizlik. Kötü yönetimler. Aslolan ise tüm bunların gençler ve toplum üzerinde oluşturduğu ağır baskı.
        Gördüğüm kadarıyla İslami kavramlar üzerinde yapılan manüplasyonlar bu gruplar için vazgeçilmez. Cihad, irşat, tebliğ, iyiliği emretme kötülükten sakındırma gibi.
        Kuran ayetlerine ve peygamberimizin yaptığı savaşlar örneklendirilerek yapılan propaganda çok etkili, topluluklar üzerinde. Gözden kaçırdıkları, peygambere anlatması istenilen şeylerin anlatmasına izin verilmediği için son çare olarak savaş yolunu tercih etmiş olmasıdır. Oysa ki günümüzde tüm dünyada fikir hürriyeti ve fikrini açıklama hürriyeti kabul gören kurallardan. Herkes rahatlıkla fikirlerini anlatabilir.
        Bir de bunların değirmenine su taşıyan dünyada yok değil. Ruslar Afganistan'ı işgal etmese El-kaide çıkar mıydı? ABD Irak'a girmeseydi IŞİD olur muydu? soruları var tabiki. Belki olurdu ama marjinal olarak kalırdı büyük ihtimal. Taban bulmaları bu kadar kolay olmazdı.
        Diğer yoğun örgütlenme aracı olarak kullanılan ırklar üzerinden. Dünya üzerindeki Devletler çoğunluk itibari ile ulus devletler. Bu da devlet olmayan ırklar açısından büyük bir handikap. Aslında büyük ve güçlü devletlere baktığımızda farklı kimliklerin, ilkeler üzerinde bir ortaklık olduğunu görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri gibi. Burada aslolanın, üzerinde anlaşılan değerler olduğunu bilmek lazım. Hükümranlık üzerine kurulmuş birlikteliklerin her zaman terörüzm ve isyana açık olduğuda asla unutulmamalı.
        Irksal örgütlenmelerin diğer bir motivasyon kaynakları, dil, din, ve kültürlerinin yaşatılması ile ilgili. Mesela İspanya'daki Bask bölgesi dillerini yaşatmak isteyen gençler tarafından örgütlenen ETA örgütü. İngiltere'de İrlanda'lıların dinsel daha doğrusu mezhepsel ve kültürel değerleri yaşatma için kurulan İRA örgütü örneklendirilebilir.
        Demem O ki; Dünya çok küçüldü. Herkes ne kadar çit çekerse çeksin mega bir köyde yaşıyoruz. Yeryüzünde gerçek bir adaleti sağlamadan hiç bir toplum asla güvende değil. Gelişmiş, gelişmekte yada az gelişmiş ülke bile olsanız oturup politikalarınızı gözden geçirmelisiniz. Başta silahlanma, kişi hak ve hürriyetleri, insani gelişmişlik ve gelir dağılımı politikaları.
        Bu konularda da en büyük görev aslında Birleşmiş Milletler'e düşüyor. Birleşmiş Milletlerin yapısının tekrar gözden geçirilmesi ve Dünya üzerinde daha etkin olmasını sağlamak zorundayız. Umarım bu gerçeklik çok gebç olmadan farkına varılır. Tüm Dünya olarak terörizmle birlikte mücadele edilmesi şart.
        Tüm insanlığa ve ülkelere özellikle yöneticilere şu soruyu kendilerine sormaya çağırıyorum.
        SUÇ KİMDE?
                                                                                                          Huzur içinde kalın.