3 Mart 2020 Salı

SOSYAL DEMOKRASİ VAKTİ

           Kafalar çok karışık arkadaşlar.
           Tıpkı 1. Dünya savaşını kaybettikten sonra olduğu gibi.
           Herkes bu dar boğazdan nasıl çıkacağımızı, nerden başlamamız gerektiğini düşünüp duruyor.
           Aslında, tarihten gelen bir stratejidir, suyu bulandırıp, balığı istenilen yere çekme ve avlama. Suyu bulandıranlar belli, balık belli. Bulanık su da balık olma arkadaşım.
            Şimdi biraz bulanık suyu durultmaya çalışalım.
            İnsan bilmediğine düşmandır.
            O halde bilmek, öğrenmek lazım. Bütün önyargılardan kurtularak.
             Baştaki sorularımıza geri dönelim. Dar boğazdan nasıl çıkacağız? nerden başlamamız lazım?
             Uzatmadan söyleyeyim.
             Vakit;
              Sosyal Demokrasi vakti.
              Evrensel değerlerle uyumlu, Halkın bireysel ve toplumsal gereksinimlerini karşılamayı amaçlayan, kapitalizmden kaynaklı eşitsizlik ve adaletsizlikleri, demokratik yolla çözmeyi hedefleyen yönetme biçimidir, sosyal demokrasi.
               Sosyal Demokrasinin anayasası;
               Demokratik devlet ve Sosyal devlet olma koşuludur.
               Demokratik devletin ilk önceliği, yönetimin meşru olması yani meşruiyetidir. Yönetim bu meşruiyeti ilk önce Halkın iradesinden alır. Yani adil seçimlerden. Seçimlerin adilliğini şimdi tartışmayacağım, belki sonra. Meşruiyetin diğer kaynağı ise kuvvetler ayrılığı prensibinden gelir. Bu da yasama, yürütme ve yargı erkinin ayrı olmasıdır. Diğer meşruiyet kaynağı ise hukukun üstünlüğüdür. Yani herkes Anayasaya ve yasalara uymak zorundadır.
               Şimdi bazı yönetimlerin neden meşruiyet sorunu yaşadıklarını, aynı zamanda başka meşruiyet kaynakları aradığını daha rahat anlayabilirsiniz.
                Demokratik devlette diğer bir önemli konu, denetim mekanizmalarının işlemesidir.
                 Aynı zamanda, temel İnsan haklarının anayasal güvence altında olmasıdır.
                 Yönetimin meşruiyetini hallettiğimize göre şimdi, nasıl yönetilmeli konusuna geçelim.
                 Aslında yönetme sanatı, elinde bulunan kaynağı, nasıl kullandığın ve nereye harcadığınla ilgilidir.
                İşte Sosyal Demokrasi, tam da burda sosyal devlet fikrini savunur. Aynı zamanda buna refah devleti de denir.
                Burda en önemlisi, devletin elde ettiği gelirin adil bir şekilde paylaştırılması meselesidir. Her vatandaşın insanca yaşama hakkı savunulur. Eğitim ve sağlık gibi hizmetler devletin görevidir, ücretsiz olmalıdır. Devlet, işsizlere ve dar gelirli vatandaşlara gelir sübvansiyonu sağlamalıdır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almalıdır. Mesela KDV, alınması zaruri olmayan şeylere konur.
                 Sonuç olarak;
                 Sosyal Demokrasi, Halkı önceleyen, Halkçı bir düzen önermektedir.
                 Yani; Vakit bu topraklarda, medeni toplumlarda uygulanan,Halkın değerlerine uyumlu Sosyal Demokrasi vaktidir.