Biz Türklerin en büyük özelliği,Devlet kurmadaki mahirliğidir.Çok büyük hanlıklar,imparatorluklar kurmuş olmamızın nedeni ise Adalet üzerine inşa etmiş olmamız.En büyük zaafımız ise Güç dağılımını düzgün oturtamayıp Adaletten, Bilim ve teknolojiden uzaklaşmak denebilir.
Günümüzde bu güç dengelerini yerli yerine oturtmayı Demokrasi diyoruz.
Şimdi biraz daha derinleştireyim.
Şimdi bir Devlet kurdunuz,ilk yapmanız gereken ehil bir yönetici tayin edersiniz. Ardından orada yaşayan her bir bireyin söz hakkının olması,yönetimde nelerin olup bittiğini bilmesi,sorunlarının çözülmesi için yönetime başvurması ve yönetime hesap sorabilmesi sağlarsınız.Bunları her bir birey yapamayacağına göre bunu temsilcileri vasıtasıyla yaparsınız. Yani bir meclis kurarsınız. Sonra herkes kendi hakkını arayıp kargaşa çıkmasın diye Adalet sistemi oluşturursunuz. Ve yurdunuzu korusun diye birilerinin eline silah verip asker yaparsınız. Sistem yürüsün diye de para toplarsınız.
İşte Demokrasilerde eline güç verdiğiniz makamlar herhengi bir suistimale tevessül etmesinler diye birbirlerinden ayrılmıştır.Biz buna Güçler ayrılığı diyoruz.Yanlış anlaşılan şu, buna ayrılık diyoruz ya kendi aralarında bir koordinasyon olmasın demek değil.Birbirlerinden üstünlükleri olmasın anlaşılmalı.
Bu bağlamda, referandumla getirilmek istenen yeni yönetim sistemine,üç temel noktada itirazım var.
1- Demokrasilerde olmazsa olmaz koşul,üstte biraz anlatttığım güçler ayrılığı prensibidir. Önerilen bu sistemde güçler yani meclis,yönetenler ve yargı ayrıymış gibi görünsede, malesef ayrı değil. Gözden kaçan nokta şu, Tek bir kişi, hem yönetime,hem meclise,hem de yargıya hakim olabiliyor o yüzden güçler ayrılığı yok denebilir. Ama seçim var diyeceksiniz. Bu gücü bir defa arkasına alan bir kişi o konumundan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Bunun örnekleri günümüz dünyasında çok var.
2- En çok kullanılan argüman yönetimde istikrar gelecek söylemi. Bu söylemi hiç anlamıyorum. Şöyle anlatayım; Yeni önerilen sistem Cumhurbaşkanını ilk turda çoğunluk sağlanamazsa ikinci tur öneriyor. Ama meclis ilk tur oyları ile şekillenecek. Yani ilk turda Cumhurbaşkanının partisi, meclis çoğunluğunu sağlayamazsa, ki bu çok büyük bir ihtimal, meclisten nasıl yasa çıkartacak. Mecburen başka partilerden destek istemek zorunda. Bu da koalisyon demek zaten. Ha ben Cumhurbaşkanıyım,elimde bu kadar da güç var deyip hareket ederse onu bilemem. O zaten meşru bir yönetim olmaz.
3- Benim en büyük çekincem ve itiraz noktam partili Cumhurbaşkanı. Sebebi de şu; Zaten önerilen sistem Cumhurbaşkanına çok fazla yetki veriyor aynı zaman da bir partinin başkanı olması demek,ülkenin tek parti rejimine dönmesi demek. Partinin artık il başkanı,ilçe başkanı olmasına gerek kalmaz olsa da göstermelik olur. İl de vali, ilçede kaymakam parti temsilcisi olurlar. Cumhurbaşkanı yargıyı da kontrol edebildiğine göre,insanlar artık adaleti parti temsilciliklerinde aramaya başlar. Günümüz dünyasında bunun örnekleri de çok. Çok yakın Baas rejimi var mesela arap dünyasında. Bu çok fazla kutuplaşma getirir.Gerginlikleri ve çatışmaları artırır. Devlet daha çok otoriterleşmek zorunda kalır. Ülkemizde yeterince etnik,mezhepsel,politik ayrışma zaten var. Birde parti Devletine hiç kaldıramaz. Geri dönüşümü olmayan çatışmalar çıkabilir.
Son olarak şunu söyleyeyim; Güçlü bir Türkiye için, Dünya ile barışık onlarla uyum içinde güçlü bireyler yetiştirmemiz lazım. Fertlerin güçlü olması da özgürlüklerin artırılması ile olur. Tek bir kişinin güçlenmesi ile değil.
Benden söylemesi.
Hayır lı günlerde görüşmek dileğiyle.