Hepimizin derdi gibi derdi vardı.
Belki biraz daha fazla seviyordu memleketi.
İstanbul'un ortasında, yeşil bir alan kalsın diye direniyordu insanlar.
Mahkeme karar verdi. Orası yeşil kalsın dedi. Buna rağmen halkı parka sokmamaya çalışıyordu karar vericiler. Hem de Tomalarla, gazlarla, mermilerle.
Ne kadar anlamsız değil mi? Bu yğzden insanlar yaralanıyor, ölüyorlardı. İnsanlar yaralandıkça, öldükçe daha fazla öfkeleniyor, daha fazla sahip çıkıyorlardı. İşin rengi değişmişti. Artık sadece yeşil alanı korumak değildi mesele. Ölümüze, yaralımıza sahip çıkmakta olmuştu. Onların boşuna ölmediklerini, yaralanmadıklarını, acı çekmediklerini hissettirmekte olmuştu.
İşte bu yüzdendi Gezi parkı boşalınca yenilmişlik hissi. Bu yüzdendi ölümüze, yaralımıza, acı çekenimize vefa borcu hissetmiş olmamız.
Bunlardan biriydi Ali.
Daha 19 yaşında. Hayatta birşey yaşamamış daha. Umutları var gelecekle ilgili. Üniversite okuyor Eskişehir'de.
İnsanlar ortaya canlarını koymuş, küçük yeşil bir alanı korumak için. Ali durur mu? Duramayan milyonlar gibi o da koşdu Eskişehir'de meydana. Karar vericiler, toplanan kalabalığı dağıtmak için yine Tomalarla, gazlarla, mermilerle üstlerine gittiler. Ne yapsın insanlar, çaresizce hep olduğu gibi ara sokaklara kaçıştılar. Tıpkı Ali gibi. Ama girdiği sokakta sanki pusuya yatmış gibi, saldırdılar Ali'nin üstüne. Tekme, tokat, sopalarla giriştiler gencecik bir cocuğa, insanlıktan nasibini almayanlar. Yerde yatan Ali "Yeter vurmayın öldüm" diye bağırıyordu. Onlar vurmaya devam ediyorlardı, Duymuyorlardı, duymazlardı çünkü insan değillerdi ki.
Acı bitti mi? Bitmedi. Ali yaralanmıştı, kendini iyi hissetmiyordu. Yürüyerek hastaneye gitti. Başına gelenleri anlattı, kendini iyi hissetmediğini söyledi. Doktor baktı, artık hangi gözüyle baktıysa, bişeyin yok dedi. Ali ısrar etti ama nafile, ağrı kesici verip yolladı bir insanlıktan nasipsiz daha. Ali doktordan daha doktor. Ters giden bişeylerin olduğunun farkında. Hastanenin bahçesindeki bankta sabahlıyor. Kendisine birşey olursa hastaneye yakın olsun diye.
Ertesi gün Ali rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldı. Uzun bir süre komada yattı. O'nu haketmeyen böyle bir dünyadan, hepimizden önce ayrıldı.
Ben de şimdi soruyorum sizlere;
Acı bitti mi?
Ve tüm Ali'lere
ALİ öldün mü?
Belki biraz daha fazla seviyordu memleketi.
İstanbul'un ortasında, yeşil bir alan kalsın diye direniyordu insanlar.
Mahkeme karar verdi. Orası yeşil kalsın dedi. Buna rağmen halkı parka sokmamaya çalışıyordu karar vericiler. Hem de Tomalarla, gazlarla, mermilerle.
Ne kadar anlamsız değil mi? Bu yğzden insanlar yaralanıyor, ölüyorlardı. İnsanlar yaralandıkça, öldükçe daha fazla öfkeleniyor, daha fazla sahip çıkıyorlardı. İşin rengi değişmişti. Artık sadece yeşil alanı korumak değildi mesele. Ölümüze, yaralımıza sahip çıkmakta olmuştu. Onların boşuna ölmediklerini, yaralanmadıklarını, acı çekmediklerini hissettirmekte olmuştu.
İşte bu yüzdendi Gezi parkı boşalınca yenilmişlik hissi. Bu yüzdendi ölümüze, yaralımıza, acı çekenimize vefa borcu hissetmiş olmamız.
Bunlardan biriydi Ali.
Daha 19 yaşında. Hayatta birşey yaşamamış daha. Umutları var gelecekle ilgili. Üniversite okuyor Eskişehir'de.
İnsanlar ortaya canlarını koymuş, küçük yeşil bir alanı korumak için. Ali durur mu? Duramayan milyonlar gibi o da koşdu Eskişehir'de meydana. Karar vericiler, toplanan kalabalığı dağıtmak için yine Tomalarla, gazlarla, mermilerle üstlerine gittiler. Ne yapsın insanlar, çaresizce hep olduğu gibi ara sokaklara kaçıştılar. Tıpkı Ali gibi. Ama girdiği sokakta sanki pusuya yatmış gibi, saldırdılar Ali'nin üstüne. Tekme, tokat, sopalarla giriştiler gencecik bir cocuğa, insanlıktan nasibini almayanlar. Yerde yatan Ali "Yeter vurmayın öldüm" diye bağırıyordu. Onlar vurmaya devam ediyorlardı, Duymuyorlardı, duymazlardı çünkü insan değillerdi ki.
Acı bitti mi? Bitmedi. Ali yaralanmıştı, kendini iyi hissetmiyordu. Yürüyerek hastaneye gitti. Başına gelenleri anlattı, kendini iyi hissetmediğini söyledi. Doktor baktı, artık hangi gözüyle baktıysa, bişeyin yok dedi. Ali ısrar etti ama nafile, ağrı kesici verip yolladı bir insanlıktan nasipsiz daha. Ali doktordan daha doktor. Ters giden bişeylerin olduğunun farkında. Hastanenin bahçesindeki bankta sabahlıyor. Kendisine birşey olursa hastaneye yakın olsun diye.
Ertesi gün Ali rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldı. Uzun bir süre komada yattı. O'nu haketmeyen böyle bir dünyadan, hepimizden önce ayrıldı.
Ben de şimdi soruyorum sizlere;
Acı bitti mi?
Ve tüm Ali'lere
ALİ öldün mü?