8 Temmuz 2015 Çarşamba

SURİYE'DE SAVAŞMAK ve DIŞ POLİTİKA

         Bir süredir Türkiye'nin, Suriye'ye gireceği ve oradaki savaşa dahil olacağı ile ilgili haberler okuyoruz. Türk ordusunun Suriye sınırına asker yığması da bunun bir göstergesi. Peki niçin? Yani bu savaşa dahil olmaktaki amaç ne ?
         Bu konudaki düşüncelerim şunlar:
         Ortadoğuda sınırların yeniden çizilmesi ve yeni bir denge kurulması söz konusu. Bu yeni oyunda Türkiye, sınırında olmasına rağmen maalesef oyunun hiç bir parçasında söz sahibi değil. Türkiye'nin bu oyuna dahil olmak istemesi.
          Türkiye'nin Suriye sınırında yeni bir Kürt bölgesi kurulması söz konusu. Türkiye buna karşı imiş gibi hamle yapıp etkinlik alanını genişletme düşüncesinde.
           Diğer düşüncem ise iç siyasete mesaj verme kaygısı. Bakın biz hala orada etkiniz deme gayreti.
          Peki bu strateji ne kadar gerçekçi? Uygulama alanı var mı? Ortadoğuda oyun kurucular arasına dahil olabilir miyiz?
           Bu soruların cevabı için biraz geriye gidip zihnimizi tazelemekte yarar var.
           Tarih 2003, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak'a müdahale etme kararı aldı. Hedef diktatör ilan ettikleri Saddam Hüseyin'i devirmek, Irak'a Demokrasi getirmek olarak açıkladı. Müttefiki olarakta Türkiye'den destek talep etti. O günleri hatırlıyorsunuzdur. Türkiye Büyük Millet Meclisine bir tezkere sevkedildi. Fakat Hükümetin tüm çabalarına rağmen Meclisten tezkere geçmedi. Yani ABD ye destek çıkmadı.
           ABD büyük bir tepki vermemesine rağmen Türkiye'ye çok kızdı ve üstünü çizdi. Türk askerinin başına çuval geçirme hadisesini hatırlamayan yoktur. Ve ABD kendine yeni bir müttefik buldu. Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtler. Bu müttefiklikten sonra ABD Türkiye'nin hiç bir talebini kulak asmadı. Bu kırılmışlık ta hiç bir zaman tamir olmadı.
            Zannedersem şu anda içinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlamaya başlamışsınızdır. Demem o ki  uluslararası dengelerde ve Ortadoğunun yeniden şekillendirilmesinde devre dışı kalışımızın başlangıç tarihidir o tarih.
            Kötü mü oldu, yani tezkerenin geçmesi mi gerekiyordu? sorularını soranlar olduğunu düşünüyorum.
            O tarihte bu sorulara verdiğim cevap; Şayet Irak'a girilecekse bu ABD ye destek için değil, ABD ye rağmen girilmelidir. olmuştu. Bu fırsatta Türkiye'nin önüne kaç defa da gelmişti. Hatırlayalım, TSK kaç kez bu bizim kırmızı çizgimizdir, dediği o kadar çok olay yaşandı ki hepsini yemek zorunda kaldı. O vakit yürekli davranılmadığı ve gelecek iyi okunmadığı için belki bugün sınırımızdaki olayları dışardan seyretmek zorunda kalıyoruz.
            Haksızlık etmeyeyim,şimdi Suriye ile ilgili bazı adımlar atmaya çalışıyor hükümet ama bu adımların çoğu ya uluslararası suçlar yada aleyhimize kullanılabilecek adımlar. Oyuna dahil olmak istiyoruz ama hep oyun kuralları dışında.
            O dönem Irak'ta yapamadığını şimdi Suriye'de denemek istediklerini pek sanmıyorum. Zaten bu çok akılcı bir dış politikada olmaz. Çünkü atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti. O bölgede öyle yada böyle yeni bir denge oluştu. Maalesef geri dönüşü mümkün görünmüyor. Görünse bile çok pahalıya malolacak bir geri dönüş olur bu.
             ABD'ye rağmen Irak'a girme düşüncemin arkasında mıyım bugün sorusuna ise hem evet hem hayır diye cevap verebilirim.
             Evet çünkü, komşularımız Irak ve Suriye'nin içinde bulunduğu siyasi istikrarasızlığın önüne geçilebilirdi belki. Binlerce masum ölmeyebilirdi. Bölgede İŞİD gibi bir terör örgütünün yerleşmesinin önüne geçilebilirdi. Ve milyonlarca insanın evinden yurdundan göç edip ülkemize gelmesinin önüne de geçilebilirdi.
             Hayır çünkü, bu süreçte görüldü ki bizim ülkemizin Demokrasisi sanıldığı gibi çok oturmamış. Kendi içerisinde Demokrasisini oturtamamış bir ülke komşusu da olsa faydadan çok zarar getirebilir. İçte ve dışta güven be meşruiyet sorunu olan bir iktidarın gireceği topraklardaki insanlara nasıl bir güven vereceği çok muallakta bir konu.
            Bitiriken şunları söylemeliyim. Dış ilişkilerin düzgün olmasını istiyorsan iç işlerinin yolunda olması gerektiğinin bilinmesi şart. Bunun içinde Demokrasi olmazsa olmaz kural. İşleyen bir Demokrasi ve adil ve ulusrarası sözleşmelere uyan bir hukuk sistemi hem içerde ve hem dışarda imajımızı düzeltmenin tek çözümü.
            Ve Atatürk' ün "Yurtta sulh,cihanda sulh" sözü şiarımız olsun sözü ile bitireyim.
                                                                                                                         Esen Kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder