14 Ekim 2015 Çarşamba

NE ÇOK ÖLDÜK

         Bu yazımda sizlere, ölmek ve öldürmek eylemlerinin psikolojisini anlatmaya çalışacağım.
         Bunun için tarihten, çok acı ölme ve öldürme örnekleri aktarmakla başlamak istiyorum.
        1- Yıl 1553,Kanuni Sultan Süleyman, 60 yaşına yaklaşmış, epey yaşlanmıştı. Halk arasında iktidarını kaybetmiş olmalı ki, halk taze bir kan olarak gördükleri Şehzade Mustafa'nın Osmanlı tahtına geçmesi gerektiğini dillendirir olmuşlardı. Sultan Süleyman, kendi iktidarına tehdit gördüğü 38 yaşındaki oğlunu, değişik kışkırtmaları bahane ederek öldürtmüştür.
        Öldürten bir baba, öldürülen bir evlat. Peki ne için?
        Devletin bekası için diyenler olabilir. Bunun Devletin bekası ile bir ilgisinin olmadığı sonraki gelişmelerden daha rahat anlayabiliyoruz. Bu tamamen iktidarını kaybetmeme uğruna yapılmış bir öldürme eylemi.
        Tarihte bu öldürme eylemi sadece Osmanlı hanedanına özgü bir olay da değil. Daha nice babanın evlada, evladın babaya kıydığı vaka var.
       2- Yıl 1914. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Ferdinand ve eşi, Sırbistan'a ziyaret ediyorlar. Yapılan anlaşmalar gereği Osmanlı'dan kopan bazı Rumeli ülkeleri Avusturya-Macaristan'ın kontrolüne verilmiş. Bundan rahatsız olan Rumeli ülkeleri var. Bu ziyareti fırsat bilen genç Bosna'lılar örgütü mensubu 3 Sırp, 1 Boşnak genç bombalı bir eylem düzenliyor. Fakat bu suikasttan kurtuluyor prens ve eşi. Bu Sırp gençlerden biri akşam yemeği yediği Saraybosna'daki bir restorantın önünde prensi ve eşini görüyor ve silahını ateşliyor. Hem prens hemde eşi ölüyor.
       Fazla sömürgesi olmamasına rağmen Almanya, ekonomik olarak, sanayi ve işgücünde, sömürgesi fazla olan İngiltere ve Fransa'ya yaklaşmış hatta geçmişti. Bu durumdan hem İngiltere hemde Fransa fazla rahatsızlık duyuyorlardı. Etki alanını artırmak isteyen Almanya Doğu komşusu Avusturya-Macaristan ile iyi ilişkiler içindeydi.
       Almanları arkasında hisseden Avusturya-Macaristan, bu suikastı bahane ederek Sırbistana savaş açtı. Almanya'nın güçlenmesinden rahatsız olan İngiltere ve Fransa'ya Slavlar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan Ruslar da eklendi. Almanlara karşı savaşa girişti. O zamana kadar Rumelideki topraklarını kaybetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, topraklarına yeniden kavuşma isteği ile Almanların yanında savaşa girişti. Böylece Dünya savaşı başlamış oldu.
       Sonuç olarak, Almanya ve Osmanlılar savaşı kaybetti. 9 Milyon insan öldü. Bazı ülkeler parçalandı bazıları tarihe kavuştu. Yeni sömürgeye açılmış küçük devletçikler meydana geldi.
       Ne için?
       Küçük büyümesin. Hep biz mktedir kalalım iktidarımızı devam ettirelim anlayışı. Hakimiyet bizde olsun, biz ne istersek onu yapsınlar mantığı.
        Bu savaşın sonunda bu acılar yaşanmasın diye Milletler Cemiyeti nin temelleri atıldı. Yani bu günün Birleşmiş Milletleri.
        3- Yıl 31 Ağustos 1939. Almanya'nın, Polonya sınırında bir saldırı oluyor ve 2 Alman öldürülüyor. 1 Eylülde Hitler, o meşhur radyo konuşmasında Polonya'ya savaş açtığını ilan ediyordu. Fakat Alman halkına büyük bir yalan söylediği bilinmiyordu. Çünkü o saldırıyı bizzat Alman ordusu askerleri düzenlemişti. 1 Ay içinde Almanya, Polonya'yı tamamen işgal ediyor. Daha vahimi Alman askerlerine Polonya'lıların ne kadar kötü ruhlu, hilekar hatta Alman askerlerinin içtikleri suları zehirledikleri propagandası yapılıyordu ki, Alman askeri girdiği Polanya'da her türlü işkence ve eziyeti kinle yapıyorlardı.
         Bu kadar kolay zafer elde eden Almanlar, özellikle Hitler'in, 1. Dünya savaşının intikamını alma ve savaş sonrası yapılan antlaşmaların onur kırıcı olduğu, bunu kırma taahütleri Alman halkında karşılık buluyordu. Ayrıca ekonomik olarak sıkıntıda olan halka Doğu sınırlarını genişletip yeni yaşam bölgeleri bulma, bu bölgelerde yaşayan Alman azınlıkların baskı altında olduğu şayiaları karşılıksız kalmıyordu. Bu savaşın orda kalmayacağının da işaretleriydi. Ve de kalmadı. İngiltere,Fransa,Rusya,ABD,Çin bir tarafta, Almanya,İtalya,Japonya diğer tarafta.
         Savaşın sonucu, tam 60 Milyona yakın insan öldü.
         Ne için?
         Ruh sağlığı bozuk birinin, Dünyayı dize getirme ve intikam alma hırsı. Muktedir olanların iktidarlarını devam ettirme, etki alnalarını büyütme ihtirasları. Ekonomik olarak sömürme ve sömürgelerini artırma çabası.
         Dünya tarihine baktığınızda, bunun örneklerini artırmak mümkün. Ama bu ölme ve öldürme amaçlarının hemen hemen hepsinin aynı olduğunu görmekde.
         Ölme ve öldürmenin hayatımızın tam ortasına oturduğu şu günlerde, soruyorum
         Ne için?
         Devletlerin dostlukları yoktur, çıkarları vardır. Lafı ne kadar aptalca bir söz. Ne yani senin sınırında yaşayan insandır da, hemen yanbaşında yaşayan inan değil midir? Senin sınırlarında yaşayan insan, refah ve zengin yaşama hakkı vardır da yanıbaşındaki insan açlıktan ölmeli midir? Senin kontrol altında tuttuğun insan makbuldür de, diğerleri değil midir?
        Ben de diyorum ki İnsanların ve toplumların çıkarları değil erdemleri vardır. Ve bunu mutlaka yaygınlaştırmamız lazım.
        Hiç bir insan, etnisitesi, rengi, inancı ne olursa olsun birbirinden üstün değildir. Küçülen bu Dünyada yan komşun,yan mahallen, sınırının hemen yanı,okyanusun öbür yanı birbirinden ayrı değildir. Biz insalık olarak birbirimize asla kayıtsız kalamayız, yada kalmamaıyız.Muktedirlerin iktidarlarını sürdürmek için bizleri ayrıştırmasına ve çarpıştırmasına asla müsade etmemeliyiz.
        Bu bağlamda Birleşmiş Milletlerin yeniden dizayn edilmesi, insalık için daha etkin hale gelmesi kesinlikle sağlanmalıdır. Bu dizayn sadece iktidar sahiplerinin bilek güreşi haline gelmesinin önüne geçmesi zaruridir. Buna biz insanlar ve toplumlar izin vermemeliyiz. Bunun içinde tüm insanlık olarak el birliği ve örgütlü bir şekilde çaba sarf etmemiz gerekir. İşte o zaman yaşanabilir bir Dünya kurabiliriz.
        Artık hiç bir İnsan muktedirlerin, iktidarlarını devam ettirmeleri için ÖLMESİN.
                                                                                 Yurtta barış,Dünyada barışla kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder