27 Mart 2015 Cuma

İSLAM,Kanayan Yara

        İslam coğrafyasına baktığımızda, her taraf savaş, kan, gözyaşı. Daha geçen hafta açıklandı. Dünyanın en yoksul ülkeleri sıralamasının sonlarında yirmiiki tane Müslüman ülke. Yoksul olmayan ülkelerin ise halkları yoksul, yönetenleri zengin.
        Dünyada İslam'ın adı terörle, vahşetle, hırsızlıkla anılır oldu. Herhalde bu durumun sebebini İslamiyet'e yıkmak haksızlık olur. Bütün dinlerin özünde barış vardır,huzur vardır,adalet vardır,ahlak vardır. O halde hata nerede?
        Aslında bu sorunun cevabını,şimdi medeni dediğimiz, batı tarihinde bulmak mümkün. Hıristiyanlık ilk yayılmaya başladığı zamanlarda, insanlara sadece manevi açıdan etki etme iddiasındaydı. Siyasi hiç bir amacı yoktu. Vicdanları doğru yola sevketmeyi hedefliyorlardı. Onlar için önemli olan Dünyanıın düzeni değil, ruhun ait olduğu Yaratıcının düzeniydi. Topluma güzel ahlakı getirmeyi vaadediyorlardı. Anlaşılacağı gibi, başlangıçta tek istedikleri bağımsız olarak inançlarını serbestçe yerine getirebilecekleri bir artama sahip olmaktı.
         Buraya kadar hiç bir sorun yok. Ne zaman ki Hıristiyanlar siyasi olarak örgütlenmelerini tamamladı ve kiliseleri güçlendi işte o zaman yönetimlere ortak olmaya başladı. Hatta tek başlarına yönetme meşruiyetini de ele geçirdiler. İdeologları Devleti tanımlarken, Dünya devleti ve Tanrı devleti diye ayırmış, Dünya devletini tanımlarken acımasız,savaşcı ve baskıcı, Tanrı devletini ise huzur mutluluk ve adaletli diye tasvir etmiştir. Yani Hıristiyanlık öte dünya mutluluğunu sağlamanın yanında bu Dünya mutluluğunu da garanti etme çabası içine girmiştir. Zamanla da Hıristiyan din devletleri meydana gelmiştir.
         Bu dönemler, batı toplumları için en karanlık devir olarak tarihte yerini almıştır. Uzun süren savaşlar sonucu birbirleri öldürmüşlerdir. Ta ki aydınlanma başlayıp, Rönesansa kadar sürmüştür. Anca Din ve Devlet işlerini birbirinden ayırdılar daha sonra yaşanabilir bir medeniyet kurabildiler.
         Ne tanıdık geldi yaşanılan süreç değil mi arkadaşlar?
         Size şu an ki Müslüman ülkelerin içinde bulundukları durumları anlatmayacağım. Bu zaten herkesin malumu. Size bu durumdan nasıl çıkabilirizi anlatmaya çalışacağım.
         Bu iletişim çağında Siyasal İslam, İttihadı İslam yani İslam birliği gibi düşünceler masum insanlarımızı kandırmaktan başka bir şey değildir. Bunlar denendi ve maalesef insanlarımıza hiç bir fayda sağlamadığı hatta temiz değerlerimize ne büyük lekeler sürüldüğü görüldü.Bu söylemlerden vazgeçmeli. Bu söylemleri kullanan kişilere de şüpheyle yaklaşmalı. Daha da ileri gideyim bu söylemlerle güç devşirenler, Yaradıcının arkasına saklanıp her tür pisliğe ve ahlaksızlığa  bulaşanlar İslam'a en büyük kötülüğü yapanlar olarak görülmeli.  
        Gerçek anlamda Demokrasi, kişilerin inançlarını özgür bir şekilde yerine getirmesine garanti altına alır. İslam'ın gerçek amacı olan insanların ruhlarına,gönüllerine ve vicdanlarına hitap etme, erdemli bir insan olarak yaşama ve ilahi huzura gönlü rahat çıkma gayesi sonuç bulsun.
         İnsanlar bilmelidir ki, ister yöneten olsun,ister yönetilen Allah katında herkes eşittir. Yönetmeye talip olanlar İslamın güzel nasihatlerine kendileri uysalar yeterlidir. Kuran'ın yönetmekle ilgili ilkeleri bellidir. Şura yani meclis, Adalet, Haksızlık yapmamak, Yönetenle yönetilenin aynı olması bir de zorlama yapılmaması ilkeleridir. Bunlara kim uyuyor. Hangi İslam ülkesinde geçerli bunlar.
          Ben Müslümanların bir aydınlanmaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. İnançların da çıkış nedenlerine geri dönmesi İnsanlığa ışık tutmasını diliyorum. Ve Tüm otoritelere de kutsal değerlerden kirli ellerini çekmelerini. Temiz,saf değerler, temiz ruhlarla buluşsun.
          Daha güzel bir Dünyada buluşmak dileklerimle.
                                                                                    Hoşçakalın.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder