12 Eylül 1980 darbesinde çok küçüktüm, iyi hatırlayamıyorum. Arkadaşlarla boş sokaklarda koşuşturduğumuz, silahların toplandığı yere gidip boyumuzun yetmediği parmaklıklara tırmandığımız, ve kabzası kırmızı o tabanca dışında.
Çocuk olduğumuz için devletle karşılaşmadık en azından biz öyle birşey hissetmedik. Askeri nizam içinde geçti öğrenciliğimiz.Biz bunun normal hayatın akışı zannettik hep, sorgulamıyorduk. Başımızdaki otorite kim ise herşeyin en iyisini bilir.Bizim için en iyiyi o karar verirdi. Devleti yönetenlerden bahsetmiyorum. Zaten oralara ulaşmak hayal dünyamızın dışında. Bahsettiğim belki bir öğretmen, belki bir müdür,belki bir muhtar yani. Sorgulamıyorduk çünkü çocuktuk.
Bakıyorum da arkaya, herkes ne çabuk hizalanmış otoritenin karşısında. Düzenin çarkları çok çabuk adapte olmuş normal yaşantıya. Demek büyüklerde çok sorgulamamış anlaşılan. Benim o dönem gördüğüm içlerini bilmem ama dışarıdan herşeyin uyum içinde görünüyor olması.
Benim kuşağım aslında kayıp kuşak. Bizler hiç karşımızdakileri sorgulamadan büyüdük. Üstümüzde kim varsa kayıtsız şartsız itaat edilmeli anlayışı içinde yetiştirildik. Aksi zaten hayal dünyamızda dahi yoktu. Bu da bir itiraf olsun, bizim kuşağın bu algılayıştan kurtulduğunu sanmıyorum.Belki bir kısmı.
Sonradan anlıyoruz ki, sistem böyle kurulmuştu. Sorgulayan ve düşünen insanlar istemiyorlardı. İtaat edecek,boyun eğecek, kafayı onların istediklerine yoracak insanlar kurgulamış olsalar gerek.
Fakat ilerleyen zamanlarda sistemi zorlayan hatta delmeye çalışanlar türedi. Bunlar İslami gruplar, Kürtler ve belki bir kısın devrimciler. Bunlar sistemi arkadan dolanma çabasındaydılar. Kendilerini buna mecbur hissediyorlardı. Bir görünür yüzleri vardı bir de görünmeyen yüzleri. Aslında buna illegalitenin yaygın yaşandığı dönem diyebiliriz. Bizim başka ajandamız yok diyenler aslında ajanda gizleme taktiği uygulamış.
Şimdi daha iyi anlıyoruz ki legal çizgide kalanlar hep baskı altında ezilmiş çalışmamış yada çalıştırılmamışlar. Hala daha sistemle, illegal mücadele edenle, legal çizgide mücadele etme çabası içinde olanlar var. Bu gerçekten çok zor bir mücadele.
Farkındaysanız, bu zamanlarda legal ile illegali aynı anda kullanan oluşumlar ülkenin kaderini belirleyebilecek güçteler. Aynı zamanda ülkeyi de kontrol ediyorlar. Bizlerde uzaktan olup biteni yorumlama çabasındayız. İşte 80 darbesinin ülkeye getirdiği budur.
Bunu biraz daha açmak istiyorum.
82 Anayasası ile hayatımıza giren ve aslında öyle olmayan yapılanmalar:
Demokratik devlet, Demokratik miyiz HAYIR
Laik devlet. Laik miyiz HAYIR
Sosyal devlet. Sosyal miyiz HAYIR
Hukuk devleti. Öyle miyiz HAYIR
Darbe şartlarında tüm kontrolü elinde tutsun diye çok güçlü ve sorumlu olmayan bir Cumhurbaşkanlığı
Parti başkanlarının iki dudağı arasında olan siyasi partiler yasası. ve onun oluşturduğu Parlamento
Halkın gerçek iradesinin meclise yansımadığı %10 baraj sistemi
Askerin tüm yönetimsel araçlara etkin olması için getirilen Milli Güvenlik Kurulu
Öğrencileri kontrol etsin diye getirilen. Bilimsel üretimin önündeki en büyük engel olan Yüksek Öğretim Kurulu
Devletin aynı zamanda siyasi iktidarın istediği gibi kullandığı yeri geldiğinde gözü kulağı bazende sopası olan Vali ve Kaymakamlık sistemi.
Ne kadar kolayca darmadağın edildiğini gördüğümüz kuvvetler ayrılığı prensibi. yani yasama yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması gerektiği.
Siz hala bu sisteme Demokratik Parlamenter sistem mi diyorsunuz?
Alın size daha çarpıcı bir analiz daha; Uluslararası hukuk baz alındığında bu örgütlenmelerin hemen hemen hepsini, Legal görünümlü illegal örgütlenme sayabilirsiniz.
80 Darbesi ve Kenan Evren'in getirdiği Anayasa ile ülkenin geldiği yer burası. İşin daha komiği hala daha biz mi getirdik diye savunanlar var. Sizi değiştirin diye getirdik.
Muhabbetle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder